Bismillâhirrahmânirrahîm. Allah (cc)’a hamd, Rasûlullah (sav)’e salât u selâm olsun. Tüm Saygıdeğer Okurlarımı Allah’ın selâmı, rahmeti, bereketi ve muhabbeti ile selâmlıyorum.
Kâbil Zihniyetiyle Kurban: Hz. Âdem (as)’ın oğlu Kâbil ‘daha gösterişli’ bir hayvan kestiği halde Allah bunu kurban olarak kabul etmemişti. Oysa Kâbil “Kurban da neymiş?” dememiş, “-Daha gösterişlisini kesersem, Allah beni kardeşimden daha fazla sever!” diyerek gösterişe aldanmıştı. Hâbil ise “-Rabbim razı olsun yeter!” deyip takvayı esas almıştı. Bunun için de kurbanı kabul olmuştu. Hâbil Allah’a yaklaşmıştı. Hem de peygamberlikten sonraki en yakın derece olan şehidlik ile… Böylece kurban üzerinden şehidlerin ilki olma şerefine nail olmuş, hem kurbanıyla hem de kendisi kurban olup şehadet ile Rabbine yaklaşmıştı. (5/Maide, 27-32)
Allah kimin kaç kiloluk hayvan kestiğine değil, hayvanı takva ile kurban edip etmediğine bakar. Hayvan kesmek ile hayvanı kurban etmek aynı şey değildir! Nitekim Allah; “-Kestiğiniz hayvanların etleri ve kanları Allah’a asla ulaşmaz, O’na sadece takvanız ulaşır.” (22/Hacc-37) buyurmuştur. Bilelim ki; Kurban Bayramı gösterişli hayvan kesim töreni değil, Hakk’a kurbiyyet sevincidir.
Yahudi Zihniyetiyle Kurban: Kur’an’ın en uzun suresi “inek” anlamındaki Bakara’dır. Adını Allah’ın bir sığır kurban etmeleri emri karşısında Yahudilerin tutumlarını anlatan kıssadan alır. “-Bir zamanlar Musa halkına: ‘-Allah bir sığır kurban etmenizi emrediyor.’ demişti. ‘-Sen bizimle alay mı ediyorsun?’ dediler. Musa; ‘-Cahillerden olmaktan Allah’a sığınırım.’ demişti. Onlar: ‘-Madem öyle ey Musa! Rabbine bizim için sor da nasıl bir kurbanlık olacağını bize açıklasın.’ dediler. Musa: ‘-O ne yaşlı ne körpe, orta yaşta bir sığır olmasını istiyor. O halde size verilen emri yerine getirin!’ dedi. Onlar: ‘-Rabbine bizim için sor da rengini bize açıklasın.’ dediler. Musa; ‘-Allah kurbanın sapsarı parlak renkte, bakanlara zevk veren bir sığır olmasını istiyor.’ dedi. Onlar; ‘-Rabbine sor da kurbanlığın nasıl olacağını bize daha açık bildirsin, sığırlar birbirine benzer. Sonra Allah dilerse emredileni yapabiliriz.’ dediler. Musa; ‘-Allah o kurbanın ne boyunduruğa koşulup arazi süren ve ne de ekin sulayan bir hayvan olmamasını, kusursuz ve alacasız bir sığır olmasını istiyor.’ dedi. Onlar: ‘-Sonunda gerçeği bildirdin!’ dediler. Bunun üzerine ineği güç bela (istemeye istemeye) bulup boğazladılar. Az kalsın emri yerine getirmeyeceklerdi.” (2/Bakara, 67-71)
Bakara/Sığır Kıssası’nı hatırladıktan sonra bir kısım çevrelerin kurbana dair birkaç “maksatlı” sorusuna değinelim. “Param var ama araba alacağım, kurban kesmesem olur mu? Hayvana çok acıyorum, kurban yerine kurban bedeli kadar sadaka versem olmaz mı? Küçük bir büyükbaş hayvana 7 kişi ortak oluyor da, koskocaman bir koça neden 2 kişi ortak olamıyor? Geyik avlayıp, kurban niyetiyle kesip etini dağıtsam kurban yerine geçmez mi?” Bunlar bilgisizlikten değilse tam bir Yahudi zihniyetidir. Zira Bakara Kıssası’nda açıkça görülüyor ki; Yahudiler aslında kurban kesmemek için ‘yok öyle mi yok böyle mi’ diyerek, Allah’a hilekârlık peşindeydiler. Amaçları Allah’a ‘bulunamaz’ bir hayvan tarifi yaptırmak ve böylece “Allahım! Öyle bir hayvan kurban etmemizi istedin ki aradık aradık bulamadık!” diyerek sıvışmaktı!
Yukarıdaki sorular da Yahudi zihniyetinin ters çevrilmiş bir başka versiyonudur. Yahudiler “seçenek daraltıp” sıvışmaya kalkmışlardı, şimdikiler ise alternatif üreterek “seçenek çoğaltma” peşindeler! Bu tam bir ciddiyetsizliktir. Kur’an’ın en uzun suresi adını kurban ibadetinin ‘sulandırılmasını’ konu edinen bir kıssadan almışsa, kıssadan hisse çıkarmak gerekir. Aksi halde Rasûlullah (sav)’in uyarısı çok serttir; “-İmkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza asla yaklaşmasın!” (İbn Mâce Edâhî 2)
“Kiloyla kurban alıp satmak caiz mi?” Maalesef ibadetler üzerinden dahi haksız kazanç peşinde olanlar çoğaldı. Karşılıklı mağduriyeti önleme (sedd-i zerâî) ilkesi dikkate alınarak buna cevaz verilmişse de bunun takvaya uygun olup olmadığını vicdanlara bırakıyorum.
Müşrik Zihniyetiyle Kurban: Müşrikler namaz, hac gibi ibadetler yaptıkları gibi kurban da keserlerdi, hem de kesmemek için bahane arayanların aksine, onlarca deve kurban ederlerdi. Kestiklerini de “-Şu Allah’ın şu da putlarımızın payı!” (6/En‘âm-136) diyerek Allah ile putlar arasında taksim ederlerdi. Allah’a ayırdıkları sakatatı fakirlere dağıtırlar, putların payları dolaylı olarak kendilerine kaldığından, putlara düşen paylarla kendilerine ziyafet çekerlerdi. Kısacası kurbanı Allah’a yaklaşmak için değil, kendi keyifleri için keserlerdi. (Müşriklerin kurbanına dair ayrıntılı bilgi: Ahmet Güç, “Putperestlik” Mad. TDV İslam Ansiklopedisi, c. 34, s. 367, “Kurban” Mad. c. 26, s. 433-435)
Bugün de et dağıtımında zımnen aynı “bölüşüm ruhu” (!) göze çarpmaktadır. Etlerin en leziz kısımları pikniklerde cızbız yapılır veya derin dondurucularda stoklanırken, en işe yaramaz kısımları fakirlere dağıtılır oldu. Hem de sosyal medyada “Etlerimizi de dağıttık Allah kabul buyursun inşaallah” paylaşımlarıyla..! Necip Fazıl’ın ifadesiyle; “Bu taksimi kurt yapmaz, kuzulara şâh olsa!”
Kurban, Allah razı olsun diye eda edilen bir ibadettir ve kimlere vâcib olduğu, kurbanlık hayvanlar ve özelliklerinin neler olduğu İslâm’da açıkça belli olduğu gibi, taksimatın nasıl yapılması gerektiği de bellidir.
O halde hayvan kesmek ile hayvanı kurban etmek arasındaki farkın bilincinde olalım ve eğlence için değil Allah’a yaklaşmak için kurban ibadetimizi eda edelim!
İletişim; www.irfanbayin.com.tr